9 Kasım 2010 Salı


Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.(BAKARA:43)
*****************************
Hani İsrailoğullarından, 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anneye-babaya, yakınlara, yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın, insanlara güzel söz söyleyin, namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin' diye misak almıştık. Sonra siz, pek azınız hariç, döndünüz ve (hâlâ) yüz çeviriyorsunuz.(BAKARA:83)********************************************************Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir. (BAKARA:153) **********************************************************
İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğrulanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (BAKARA:277) *********************** Namazı bitirdiğinizde, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan yatarken zikredin. Artık 'güvenliğe kavuşursanız' namazı dosdoğru kılın. Çünkü namaz, mü'minler üzerinde vakitleri belirlenmiş bir farzdır. (NİSA:103)********************* Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (NİSA:142)********************* Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namazlan ve zekatı veren mü'minlerdir.( MAİDE:55) *************************** Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.(MAİDE:58)*************************************************************
Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namazı dosdoğrulanlar, şüphesiz biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz. (ARAF:170)***********************************
Eğer onlar tevbe edip namazılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer ıklarız.
(TEVBE:11)****************************************************************
Allah'ın mescidlerini, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğrulan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayanlar onarabilir. İşte, hidayete erenlerden oldukları umulanlar bunlardır. (TEVBE:18)**************************************************************************
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğrularlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlüne itaat ederler. İşte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (TEVBE:71)****************************************************************Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: 'Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (vebleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele.' (YUNUS:87)**************************************
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَكَ عَسَى أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
Gecenin birsmında kalk, sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır (İSRA:79)**************
فَخَلَفَ مِنْ بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (MERYEM :59)
************************************************************************
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
Onlar ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir; kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler, namazı dosdoğrulanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir. (HAC:35)
*************************************************************************
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَءَاتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
Dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve elçiye itaat edin. Umulur ki, rahmete kavuşturulmuş olursunuz. (NUR:56)
**************************************************************************
مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
'Gönülden katıksız bağlılar' olarak, O'na yönelin ve O'ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın. (RUM:31)
***************************************************************************
إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَ
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğrulanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve ık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (FATIR:29)

4 Kasım 2010 Perşembe

YA KUR'ÂN, YA HÜSRÂN

YA KUR'ÂN, YA HÜSRÂN


Yakuttan, zümrütten medet boşuna,

Hepsi bir gün döner, çakıl taşına.

Geç kalma.. Bakıp da o genç yaşına,

Sanma ki; önünde seçenekler çok;

Ya ÎMÂN, ya İSYÂN, üçüncüsü yok..

Dünyanın serveti, şehveti sahte;

Bir kefen kadardır, vefâsı ahde.

Boğma vicdânını, meyde, kadehte,

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya AHLÂK, ya HELÂK, üçüncüsü yok..

Sen, şerefli doğdun, şerefli yaşa,

O bencil nefsini, vur taştan taşa;

Yoksa çıkamazsın, şeytanla başa.

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya CENNET, ya CİNNET, üçüncüsü yok..

İnsanlık yanıyor, ateş bacada,

Fitneler kaynıyor, binbir locada,

Umut kuyrukları, ‘cinci’ hocada;

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya İZZET, ya ZİLLET, üçüncüsü yok..


Bir kere baktın mı, kalkıp seherde?

Kapılar açılır, gök perde perde.

Sordun mu Kurân’a, kurtuluş nerde?

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya ŞÜKÜR, ya KÜFÜR, üçüncüsü yok..

Dağlara özenip, tepeden bakma,

Mezar taşlarına, rütbeni çakma,

Şu cennet köşkünü, kibirle yakma;

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya İHLÂS, ya İFLÂS, üçüncüsü yok..

Bırak.. O “çağdaşlar”, ne derse desin,

Hayat bir sınavdır, bu hüküm kesin,

Secde et ki; varsın, Allah’a sesin;

Sanma ki; önünde, seçenekler çok;

Ya KUR’ÂN, ya HÜSRÂN, üçüncüsü yok.

Cengiz Numanoğlu

26 Mayıs 2009 Salı

Pişman olacağın, dizlerini dövecegin o gün gelmeden aklını başına al...





Anne karnındaki bebeğin ağzı vardır, gözü vardır, kulağı vardır, eli vardır, ayağı vardır. Bütün azaları tam tekmil verilmiştir.Halbuki bunların hiçbirine ana rahminde lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını göbeğinden annesine bağlı bir hortumla almaktadır.Simdi bu çocuk:- Ya Rabbi!, şu hortum bana yetmektedir. Peki şu ağıza, su göze, şu kulaga, şu ele, şu ayağa ne luzum var. Bunların tamamı hiç bir işe yaramamaktadır? dese... Herhalde şöyle bir cevap alacaktır:- Acele etme ey kul! Sen kısa bir müddet sonra öyle bir aleme gideceksin ki burada 'her şeyim' dedigin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeylerde en luzumlu azaların durumuna gelecek. O çocuk bu gerçeklere akıl sır erdiremese ve bir inkarcı olarak dünyaya gelse, hakikaten ana rahminde herşeyi demek olan hortumun işe yaramadığını, onu doğurtan doktorunonu kesip attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi azalarının devreye girdiğini, onlarsız olunmayacagını anlasa utanır mı, utanmaz mı?Ana rahminde kendisine söylenenlere inanmadığı icin dizlerini dovermi, dovmez mi?Şu anda bizler de, tıpkı o bebek gibi bir ‘’ananın rahmindeyiz’’ 9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı da ahiret. Biz şu anda ‘’dunya anamıza maddi hortumlarla’’ bağlı durumdayız. Eğer biz:- İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, Oruc’a, Hacc’a, Zekat’a, Din’e, İman’a İslam'a ve O’nu yaşamaya ne lüzum var? dedigimiz takdirde. Şöyle bir cevap alacağımız muhakkak değil mi?- Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan ayrıalcaksınız. Öyle bir aleme götürüleceksiniz ki orada 'herşeyim' dediğiniz ‘’maddi hortumların’’ hiç biri işinize yaramayacak. Lüzumsuz sandığınız ve uygulamakta hatalara düştüğünüz Namaz, Zekat, Hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna gelecek. Yeni dünyanızda insanlara arabasına, parasına, servetine ve suretine göre degil; imanına ve ibadetine göre değer verilecek. Yani Şu an ki dünya hayatında dikkate almayıp, lüzümsuz gördüğünüz ve hayatınızda uygulamadığınız size emirlerim olan Namazınız, Zekatınız, Orucunuz, Haccınız, Hayır Hasenatınız, ahirette sizin icin her şey olacak. El olacak, ayak olacak, dil olacak, dudak olacak, berat olacak, sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak. ............Rabb’imizin rahmetiyle buyurduğu bu gerçekleri kabul etmez inkarcı olursak ya da kabul ettiği takdirde tembellik eden bir kul olarak ahirete gider de bu gerçeklerle yüzleşirsek halimiz nice olur?? Hakikaten herşeyim dediğimiz ‘’dünya hortumlarımızın’’, yani arabamızın, apartmanımızın, paramızın, pulumuzun kulluk imtihanında birer araç olduğunu aslında diğer aleme sadece amellerin götürülebileceği gerçeğini unutmayalım..Bu dünya da Kur’an ve Peygamber aracılığıyla bize bildirilenlerin hak ve hakikat olduğunu asıl önemli olanların dünyalıklar değil, hayırlı amellerimiz olduğunu ahirete gidince anlasak o anne karnında ağzı, burnu, kolu, gözü lüzumsuz gören çocuk durumuna düşmezmiyiz? Dizlerimizi dovmezmiyiz? Keşke inansaydık!Keşke namazımızı kılsaydık, orucumuzu tutsaydık, zekatımızı tam verseydik, ALLAH için yaşasaydık, eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'in yolunda yürüseydik demez miyiz?Pişman olacağın, dizlerini dövecegin o gün gelmeden aklını basına al...